Felsefe Light - XIII

-
Aa
+
a
a
a

Önce Platon vardı

Tam 35 kitabı günümüze kadar ulaşmış Platon'un. Belki de onu dev yapan gözümüzde, yapıtlarının elimizde olması. 34 kitabı diyalog formunda. Bir tanesi ise hocası Sokrates'in savunması olan ''Apologia''.Platon gençlik yıllarında hocası Sokrates'in etkisiyle sofistlerin bilgi kuramına karşı savaşır. Bilgi relativizm (görelilik) ve skeptisizm (kuşkuculuk) etkisinden kurtarılmalıdır. Sofistlerin yanılgısı da doksa (sanı) ile episteme'yi (bilgi) karıştırmalarında yatar. Doksa'nın objesi nesnel dünyadır ve nesnel dünya sürekli değişmektedir. Sürekli değişim içerisinde olan birşeyin ise genel geçerli ve kesin bir bilgisi olamaz. Episteme'yi yani bilgiyi olanaklı kılan bir evren varsa bu bir idealar dünyası, bir kavramlar dünyası olmalıdır.Sokrates zaten doğuştan bir asilzade çocuğudur. Bunu kişiliği ile pekiştirerek bir aristokrat, bir idealist, sıradan ve bayağı şeylerden nefret eden bir filozof oldu sonunda. Bu halk kitlelerine kadar inen sofistleri sorgulaması için yeterliydi zaten. Sonunda baklayı ağzından çıkarttı.Gerçek bilgi kendini doğrulayabilen bilgidir. İnsanların büyük çoğunluğu, yani avam, niçin öyle düşündüklerini bilmeksizin öyle düşünürler. Sıradan erdem de aynı durumdadır. O da duyu algısına yani sanıya dayanır. Kitleler, yani avam, bencil olarak haz ve kâr uğruna davranırlar, bu nedenle de kitleler, yani avam, büyük bilinçsiz bir Sofisttirler.Bu aslında sapına kadar hakarettir kitlelere. Onların iyi dedikleri değerlerin onlar için hoş olanla sınırlı olduğunu söyler üstat.Diyalektiğe de Platon sıkı bir giriş yapar. Diyalektik yöntemi ilk olarak dağınık tikellerin (bütün değil parçaların yani) tek bir idea'da kapsanması ve ikinci olarak da idea'nın türlere bölünmesi yani genelleştirme ve sonra sınıflandırma süreçlerinden oluşur. Diyalektik bu kavramlarda düşünme sanatıdır. Örneğin bir insanın ahlaklı olup olmadığını söyleyebilmemiz için önce ahlakın ne olduğunu bilmemiz lazım.Lazım olmasına lazım da, peki bunu neye dayandıracağız? Tecrübe midir bize kavramın ya da idea'nın doğruluğunu ortaya koyan?Hayır, der üstad. Parçalardan bütüne varamayız. Bu sadece bize kavram hakkında kuşkularımız varsa yardımcı olabilir. Bunun doğalı herşeyin içimizde, ruhumuzda yatmasıdır. Bunlar doğuştan a priori içimizde vardır. İnsan tek tek algıları (idrak) doğuştan kavramlaştırabilme yeteneğindedir. Aslında ruh bir zamanlar bu ideaları geçmişte yaşamış ve ruhuna hapsetmiştir zaten. Kişi o zaman yaşadığı tutkular ve düşkün yanları nedeniyle geçmişindeki idea dünyasından kovulup bir bedene bürünmüştür ama gene de o evrende gördüklerine ruhunda büyük özlem duymaktadır.Şunları az daha açık edelim.Neymiş peki bu özlem ya da neyeymiş bu özlem?Cevap tek değil, ancak bir tanesi var ki ona özlem çok büyük bir aşk ile. İdeaların en büyüğü ve en görkemlisi 'güzel ideası'. Maddi bedene karşı duyulan ve her insanda olan cinsel (erotik) duygu gerçekte bu özlemin ta kendisi. Biz Eros'un itici gücü ve eğitim ile episteme'yi (bilgi) elde ederiz. Sıradan kimselerde eros kendini karşı cinsten güzele duyulan tutku olarak gösterir ancak doğuştan ayrıcalığı olan seçkin kimselerde eros iyi bir eğitimle felsefi bir çoşkuya dönüşür. Platon için bu eğitim önce jimnastik, müzik, şiir, felsefe eğitimi olmuş, son diyaloglarında ise matematik eğitimi felsefenin bile önüne geçmiştir.Problem çözerek orgazm olmak. Acaba bu bir yaş sorunu mu?

İlk diyaloglarında Platon için iki türlü bilgi vardır.genesis'in (oluş) bilgisi olan doksa - sanı veto on tos (gerçek var olan) bilgi episteme - bilgi.Doksa güvenilmezdir. Niye güvenilmezdir peki? Oluş güvenilmezdir ki, bilgisi güvenilir olsun. Oluş yani maddi dünya sürekli değişmektedir. Değişen şeyin bilgisi de sürekli değişir o zaman.Episteme güvenilir bilgidir çünkü ideaların kavramların bilgisidir. Ruhun özünden kaynaklanır. Kesindir ve genel geçerlidir.

Son diyaloglara gelince ufak bir değişiklik yaptı üstad. Bu iki tür bilginin arasına bir geçiş koridoru yerleştirdi. Matematiği yerleştirdi. Niye yerleştirdi? Mecburiyetten. Niye mecbur oldu peki? Matematik maddi varlığı pek güzel açıklıyordu. Moda deyimle reele fena halde uyarlanabiliyordu. Tarla hesabı, ürün hesabı falan filan yani. Peki yanılgı bunun neresindeydi? Hep aynı çıkıyordu hiç değişmiyordu. Yani hem doksa'dan hem episteme'den birşeyler kapsıyordu matematik.Demek ki matematik doksa ile episteme arasına yerleştirilen ve maddi dünya ile ideaları birleştiren geçiş yolu olmalıydı. O tabii bu olguyu bu kadar yalın açıklamayı kendine yediremez. Filozofça söylenir;Matematiğin objeleri idealar gibi maddeden arınmış 'katıksız' varlıklar değildir; ama öncesiz sonrasızdırlar ve oluş içerisinde de değillerdir.Gene ilk diyaloglarında nesneler ideaların silik kopyalarıdır Platon'a göre. Sonra bundan da cayar. Bir tanrı icat eder.

Platon'a haftaya da devam edeceğiz...